Otobüsle Balkan Turu yapan bir yolcunun hikayesidir bu. Yorucu, ama git gide tadına doyulmaz anılar bırakır bünyede. ‘Nasıl güzel, nasıl bakir ve nasıl masum hala bu topraklar’ cümlesiyle bitecek bir yolculuğun ilk sabahındayız. 7Gün 7Ülke . Kolay olmayacak tabi. Zaten kimse bize bir gül bahçesi vaad etmemişti.
Akşam 9 gibi Kadıköy’den kalkan Otobüsle Balkan Turu seyahatimiz Selanik’ten başlıyor sabah 10 civarı:
Yunanistan Sınırından geçiş biraz sıkıntılı.Otobüsle Balkan Turu yapıyorsanız sınır çıkışında gece yarısı otobüsten inip gişede sıra olun, parmak izi alacağız diyor gümrük görevlileri. Malum Shengen bölgesi.
Bu tur için bordo pasaport için ÇOK GİRİŞLİ SHENGEN vizesi almanız şart. Eğer yeşil pasaportlu şanslı azınlık iseniz sorun yok. Yeşil Pasaportlular VİZESİZ SEYAHAT edebiliyor çünkü bu turda.
İlk durak. Bütün gece yol girmişseniz sabahın patlamamış afyonuyla pek güzel gözükmeyebilir göze. Mahalle arasında kaybolmuş tarihi camiler surlar biraz hayal kırıklığıdır. Yıllardır merakla beklediğiniz Atatürk’ün doğduğu ev bile yeterince bakımlı ve ihtişamlı olmayabilir. 2016 Türkiye’sinde çok daha iyi müzecilik örnekleri var aslında. Bir kaç balmumu heykel ve bir kaç duvar resminden fazlası yapılabilirdi belki de.
Neyse ben tersten kalktım herhalde. (Belki de hiç yatmadım;) Mis gibi Ege kokusu iyi gelir neyse ki. Beyaz Kule’nin acıklı hikayesini görmezden gelip yüzünüzü denize dönün. İskender’in kordondaki heykeline kadar yürüyüverin sahilde. (Beyaz Kule Yunanlı’lara göre Kanuni döneminde zindan olduğu için duvarlarında sızan kanları örtmek için beyaza boyanıyor. Türk’lere göre ise içinde katledilen Osmanlı askerlerini unutturmak için vaftiz edilip boyatılmış) Rivayet muhtelif. Yalan söyleyen tarih utansın. Sahilde yürürken henüz gelmiş simitçiye mutlaka uğrayın. Tadı damağınızda kalacak bu Selanik simidinin.
Makedonya girişinde yine bir sınır geçişi yapacaksınız. Ama bu sefer pasaportları rehberin toplayıp göstermesi yeterli. Makedonya VİZESİZ GİDİLEBİLEN ÜLKELER listesinde. Şükür ki henüz icat etmemişler.
Önce tarihi camileri ve eski Bursa sokaklarını andıran arnavut kaldırımlı çarşılarda dolaşıyoruz. Enfes köfte kokularına dayanamıyoruz tabi. Burada mangalda pişen iki tür köfte var. Biri bizim İnegöl köfte gibi diğeri kocaman leziz içinde kaşar şelaleleri barındıran lezzet patlaması. Balkanlar deyince ‘aman cevapcici yemeden dönmeyin’ tembihlerini yerine getiriyoruz hemen. Sakın Üsküp’ü bu mahsun ve hüzünlü ve güzeller güzeli dar sokaklardan ibaret sanmayın ama.
Biraz yürüyüp Makedonya meydanına vardığınızda onlarca birbirinden muhteşem heykel karşılayacak sizi. Pek çoğu henüz inşa halindeki bu şahane heykeller ve meydanlar Üsküp’ün üstüne giymeye çalıştığı yeni bir elbise sanki. Nehrin iki yakasında Müslüman ve Hıristiyanların savaşlarından çok yara almış bu başkent şimdilerde UNESCO ‘dan ve Avrupa Birliği’nden aldığı fonlarla yeni bir kimlik yaratıyor gibi.
Vardar’ın bir yakasından diğerini selamlayan devasa Büyük İskender heykeli, havuzlar ve müzeler köprüler gece ışıklandırmalarıyla muhteşem görünüyor. Bütün bu olup bitene kıyıdan diş gıcırdatıp ‘En bi hakiki Makedon biziz, İskender de bizim, baklava da’ diyen Yunanistan’a bir gülesim geliyor. Avrupa’nın şımarık çocuğuna kardeş gelmiş, siesta uykularının tadı kaçmış sanırım. canımlar ya!
Buraya kadar gitmişken ömrünü insanlığa yardım için vakfetmiş ve bir zamanlar burada yaşamış Rahibe Teresa’nın evine, şehri tepeden seyredebileceğiniz Üsküp Kalesine , Mustafa Paşa Camisine de uğrayabilirsiniz. Yahya Kemal Beyatlı’nın da doğum yeri olan Üsküp (Skopje) bu haliyle bile çok güzel.
Bir kaç yıl sonra inşaatlar bittiğinde eminim muhteşem bir Avrupa başkenti olacaktır. Hazır Thy ve Pegasus’un oldukça ucuz seferleri varken vizesiz Makedonya’nın başkenti Üsküp’ü doya doya gezmenin tam sırası.
Bu gece 48 saat yatak görmemiş sırtlarımız için dünyanın en rahat uykusunu uyuyabiliriz sanırım Üsküp’te. Sabah 6’da sevgili rehberimiz kalk talimatı verdi. Üsküp -Belgrad arası 435Km. Otobüsün konforu, şöförlerimizin ustalığı ve şu otobüs konserleri olmasa sıkılırdık belki de. Ama Nasıl geçti anlamadık molalarla toplam 6 saatlik yol.
Sırbistan sınırından kolayca geçerek yeni bir ülkeye varmış olduk bile. Üstelik en sevdiğimiz VİZESİZ GİDİLEN ÜLKELER listesine Sırbistan‘ı da eklemiş olmanın mutluluğuyla Belgrad’a varıyoruz. Eski Yugoslavyanın başkenti şimdilerde Sırbistan’ın başkenti olmuş. Bu şehrin parkları ver demek yanlış olur belki de. Çünkü resmen parkların bir şehri var. Belgrad öyle yeşil, öyle doğal ve güzel parklar içinde ki daha girer girmez hayran oluyoruz. Belgrad Kalesi şehre nasıl tepeden bakıyor zarifçe.
Rehberimiz kale kapısında bilgiler verirken ben yine yaramazlıklar peşindeyim. Ama bu noktadaki ilginç ayrıntıyı kaçırmıyorum elbette. Tüm kale taş olduğu halde devasa kale kapısı ahşap. neden dersiniz? Sebebi müthiş. Savaş sırasında kalenin etrafına içeriden yağlı kütükler atılıyor ve iş zora geldiğinde bu kütükler ateşe veriliyormuş. Böylelikle son savunma kalkanı olarak kale ateşten bir gömlekle sarılmış oluyor. Kale kapısı da bu arada yandığı için kaleye ulaşmak imkansızlaşıyormuş. Çok ilginç değil mi? Belgrad hakkında soracağınız herşey için halen orada yaşayan Sevgili gezgin arkadaşım Güneş Akdoğan’ın bloğuna mutlaka bir göz atın derim
Tuna ve Sava nehirlerinin birleştiği noktayı en iyi kale içindeki parktan görebiliyorsunuz. iki nehir batan güneşin altında öyle ahenkle birleşip kocaman bir ırmak oluşturuyor ki sanki ayrılmanın değil birleşmenin gücünü anlatmak ister gibi sanki insanoğluna.
Belgrad ‘da gezilecek yerler arasında ilk sıra Nikola Tesla Müzesi. ‘Nefretiniz elektriğe dönüşebilseydi tüm dünyayı aydınlatırdı’ diyen Nikola Tesla, Belgrad doğumlu. Şimdilerde kıymeti ancak anlaşılan Tesla’nın yalnız patentini alabildiği 700 icadı var. Elektriğin kablosuz iletilebilmesinden tutun da ampulden radyoya, Ford motorundan, uzay haberleme cihazlarına, başkalarının sahiplendiği belki daha binlerce icad. Hayatı boyunca haksızlıklara uğramış bilim adamına kadir kıymet bilmiş neyse ki Belgradlı’lar. Şehrin tek havaalanının Adı da Nikola Tesla Havaalanı. Türkiye’den oldukça ekonomik uçuşlarla buraya gelivermek mümkün.
Belgrad’ta gezilecek yerler arasında bizim İstiklal caddesini andıran Knez Mihajlova caddesini es geçmemek gerek. Her ne kadar şehrin meşhur gece hayatını ve güzeller güzeli kızlarını kısacık zamanda göremesek te, caddenin sonundaki Moskova Oteli’nin muhteşem yaş pastalarını tatmadan şehirden ayrılmadık elbette ki.
Geceleme Belgrad’daki otelimizde.Otobüsle Balkan Turu yapıyorsanız en önemli püf noktası neydi? Eğer her gece ayrı bir otelde kalınacaksa doldurmayacaksın o koca bavulu öyle. Her otelde bavul aç , bavul kapa, üst katlara indir, bindir. Sana da yazık. Bu tür gezilerde altın kuralı açıklıyorum: Minimum eşya, maksimum zevk.
Sabah yine 6’da uyandırma verdi rehberimiz. Kulakları çınlasın Tayfun Tabipoğlu söylerdi ya her programın sonunda:
Yol uzun Hava şartları çetin. Haydi bize eyvallah, ver elini SarayBosna…
Devam Edecek…
Hikayenin en başı için tıklayınız efenim 🙂
© Copyright 2021. Tüm hakları saklıdır.
Bir cevap yazın